Son Dakika Haberler

ONUN KALEMİMDEN DOĞAN ŞİİRLERDE KENDİ ÖYKÜNÜZÜ BULACAKSINIZ

ONUN KALEMİMDEN DOĞAN ŞİİRLERDE KENDİ ÖYKÜNÜZÜ BULACAKSINIZ
Okunma : 89 views Yorum Yap

ONUN KALEMİMDEN DOĞAN ŞİİRLERDE KENDİ ÖYKÜNÜZÜ BULACAKSINIZ

Cihat DÜNDAR, başarılı yazar ve çevirmen-editör Doğan Özcan ile sizin için konuştu. Zaman Makinesi Yanıkları isimli kitabı üzerine değerlendirmelerde bulunan Doğan Özcan yazarken basit görünen ama kendi içinde karmaşıklığı olan konuların kendisini yazmaya yönelttiğini söyledi. Yazarlık hayatının tam olarak nasıl başladığını bilmediğini söyleyen Doğan Özcan yerine bu soruya biz cevap vermek istedik ve hayatının her döneminde kalemini konuşturan bir yazar olduğu düşüncemizi söylemeden geçmek istemedik. Zaman Makinesi Yanıkları isimli eserindeki şiirlerin aslında herkesin öyküsü olduğunu dile getiren Özcan kitabı ile ilgili merak edilenleri anlattı ve bir itirafta bulundu. “ Cin Ali serisinden etkilenip Ali’nin okul kapanınca neler yaptığıyla ilgili ufak ufak öykü denemelerim olmuştu.”

Öncelikle sizi tanımak isteriz. Doğan Özcan kimdir?

 

İstanbul’da doğdum. Çocukluğumun bir kısmını ve ilk gençliğimi Şile’de yaşadığımdan bir kasaba çocuğuyum diyebilirim. Ancak sonraki yıllar kentli Doğan’ı gün yüzüne çıkardı. Ben de bu iki yönümü güzel bir harman yaptığıma inanıyorum. O yüzden hemen hemen her ortamda varlık kazanabiliyorum.

Bu tabii, eskiden beri olan bir özellik değil. İlkokul, ortaokul yıllarım ve lise hayatımın önemli bir kısmını asosyal geçirdim. İçe dönüktüm. Hem de fazlasıyla. Bunun dezavantajları vardı tabii ama ben avantajlarını fırsatlara dönüştürmeyi seçtim. İlkokul yıllarımda müzik öğrenmeye başladım. 12 yaşımda trompet çalmaya başladım. İçe dönüklüğümün oluşturduğu bu fırsat, bugünkü mesleklerimden biri olan müzisyenliği ve hatta kimliğimin de önemli parçalarını meydana getirdi. Üretmek, yeniden oluşturmak, çalışmak… Kabına sığmayan, yaptığıyla yetinmeyen, doyumsuz bir adama dönüştüm sonra. Takı tasarladım. Hatta bununla bir dönem geçimimi bile sağladım. Bir Youtube kanalı açtım. Videolar çektim, küçük belgeseller, ufak mizahi içerikler ürettim.

Dikkat ederseniz bu kadardır kendimden bahsediyorum ama hiç yazıdan bahsetmedim. Yazmak aslında tüm bunları yaparken ayrılmaz bir bileşendi. Zaten 10 yıllık bir alt yazı çevirmeni olarak işimin de bir parçasıdır kelimeler.

Yazarlık hayatınız nasıl başladı? Size öncülük eden bir isim var mı?

Yazarlık hayatımın başlayıp başlamadığından bile emin değilim. Blog yazarlığıyla başladı dersem, üniversite yıllarımda yazdığım şiirleri, öyküleri kırmış olurum. Aslında bu, nasıl başladığı belli olmayan bir ilişkinin farkına bile varmadan evliliğe evrilmesi gibi. 2018 yılında iki öykü kitabım Ayarsız ve Küçük Beyaz Falanlar çıktı. 2019’da ise korku türünde Kaçkın Ruhlar Kıyameti’ni yazdım. Aynı yıl bazı çevirilerim de oldu.

Aslında şimdi düşününce bazı çocukluk denemeleri hatırlıyorum. İlkokulda Cin Ali serisinden etkilenip Ali’nin okul kapanınca neler yaptığıyla ilgili ufak ufak öykü denemelerim olmuştu. Her bir öyküde Ali’nin Almanya’dan dayısı geliyor, ona bir şeyler getiriyordu. Bunun kendi hayatımla tek benzer yanı, dayımın değil, amcamın Almanya’da oluşuydu. Dayımın bu öykülerde önemli bir karaktere dönüşmesinin sebebi, hayatımda da önemli bir karakter olması olabilir. Beni kitaplarla, düşünce âlemiyle tanıştıran o olmuştu. Okuduğum her bir satırda, bunu keşke ben yazsaydım diyordum. Bu, yazma motivasyonumun temellerinin ilk atıldığı dönemler olabilir.

Beni motive eden ve yazarlığımı destekleyen çok dostum oldu tabii. Ancak asıl öncülük eden ustaların bunu yaptığından pek haberi olmamıştır. Edgar Allan Poe, Charles Bukowski, Dostoyevski, Sabahattin Ali, Yaşar Kemal, Nazım Hikmet, Özdemir Asaf, Cemal Süreya… Bu ustalar ilk aklıma gelenler ama farklı dönemlerde yaşamış, birbirinden çok farklı tarzlarda yazmış ve yine farklı yaşam deneyimlerine sahip çokça yazar, şair sayabilirdim. Açıkçası böyle durumlarda bazı isimleri unuttuğum için kendimi suçlu hissediyorum.

Yazarken nelerden etkilenirsiniz?

Beni etkileyen şeyler basit konulardır. Aslında basit gibi görünen ama kendi içinde bir karmaşıklığı olan olaylar. Örneğin Küçük Beyaz Falanlar kitabımda dedemin öldüğü günü yazmıştım. Komik ve bir o kadar hüzünlü… Basit bir cenaze evi kalabalığının beni güldüren detaylarıydı. Şiirlerimde de sıradan aşklardan, hüzünlerden dünyayı kurtarıyor gibi büyük büyük davranmadan bahsetmeyi ve canımı sıkan başka konulara da satır arasında atıfta bulunmayı seviyorum. Dolayısıyla etkilendiğim konular çok.

Zaman Makinesi Yanıkları isimli eserinizden bahseder misiniz?

Bu bir şiir kitabı. Geçmişten günümüze zaman zaman kaleme aldığım şiirlerden oluşuyor. Anlamı imgelere boğmadan ama bunu yapacağım diye de doğallığında gelen imgeleri de yok saymadan meydana getirdiğim şiirler. Hepsinde farklı dönemlerdeki yaşanmışlıklardan detaylar var. Büyük kısmı benim başıma gelmiş ve birebir yaşadığım deneyimleri yansıtmıyor. O yüzden kişisel görünümünün altında herkesin duygu evreninde yaşanan patlamaların yankılarına rastlayabilirsiniz.

Zaman Makinesi Yanıkları isimli eserinizin ismi nerden geliyor?

Bir zaman makinesi olsaydı, bununla yapılacak yolculuğun meydana getireceği bazı fiziksel yıpranmalar olurdu. Böylesi büyük enerjiye dağ olsa dayanmaz. Öyleyse zamanda gezen duyguların bazı yanıkları olması doğal.

Zaman Makinesi Yanıkları isimli kitabınızı okur gözüyle yorumlar mısınız?

Bunca zamandır yazma deneyimim çok farklı beklentilerin, hissiyatların olduğunu gösterdi. O yüzden okur gözüyle yorumlamak yerine zaten aynı zamanda bir okur olarak kişisel bir değerlendirme yapmak isterim izninizle. Aşk şiiri sevenler için bence ideal ama farklı anlamları da yoklayıp kelime aralarından çıkarmayı seven “madenci” okuyucu için de çokça kazı alanına sahip.

Zaman Makinesi Yanıkları isimli kitabınızın vermek istediği mesaj nedir?

“Yalnız değilsin.” Sadece aşk acında değil, yaşadığın dünyadaki türlü sıkıntılara dertlenirken de. Bu anlamda bakıldığında buradaki şiirler herkesin öyküsü…