ÜÇ KİTAPTAN OLUŞAN KADIN OLMA SANATI KANAYAN YARALARA PARMAK BASMAYI BAŞARDI
Başarılı yazar Ayşegül Banu Şahin ile sizin için konuştuk. Cihat DÜNDAR’ın sorularını yanıtlayan Şahin dikkat çeken Kadın Olma Sanatı serisinin kitapları üzerine değerlendirmelerde bulundu. Küçük yaşlarda duygularını kaleme almaya ve ilerleyen süreçte kendisini geliştirerek yazarlık kariyerindeki basamakları çıkmaya başladığını öğrendiğimiz başarılı yazar Kadın Olma Sanatı: Vefa- Veda-Feda adlı kitaplarını okur gözüyle yorumladı. Okurlarının beyaz perdede görmek istediği üçlü kitap ile ilgili merak edilenleri cevapladı ve bir sitemde bulundu: “ Ülkemizde kadına bakış açısı değişse de keşke hiç bu tür kitaplar yazılmasa.”
Öncelikle sizi tanımak isteriz. Ayşegül Banu Şahin kimdir?
21.05.1973 yılında İstanbul’da dünyaya geldim. Evliyim ve iki çocuk annesiyim. İşletme, Halkla İlişkiler, Reklamcılık ve Davranış Bilimleri bölümlerinden mezun oldum. İnsan psikolojisine olan merakımdan dolayı Kişisel Gelişim, Aile Danışmanlığı, NLP, Psikolojik testler ve bu dallar üzerine birçok eğitim aldım. Fakat faal olarak bu sektörlerde hiç çalışmadım. 10 yıl kadar özel sektörde çalıştıktan sonra eşimle birlikte kafe ve restoran işletmeciliği yaptım. Çocuklarımın eğitiminden ötürü bir süre Kanada’da yaşadım. Şuan Amerika’dayım.
Mutfakta vakit geçirmeyi, müzik dinlemeyi, şarkı söyleyip dans etmeyi seviyorum. Zaman zaman hayalperest, zaman zaman da realist biriyim. Hedeflerimi hayata geçirdikçe, bir şeyler ürettikçe, kendimi daha iyi hissediyorum.
Yaklaşık 30 yıldır doğruluk, dürüstlük, adalet, vicdan, güven, sadakat gibi temaların yanı sıra aile ilişkilerinin ön planda olduğu öyküler, romanlar yazıyor olsam da ilk kitabım olan “Bitti Dediğim Yerden- Hercai- adlı romanım 2018 yılında yayımlandı. Ardından “Gecenin Ayak Sesleri” ve oğlumun Kanada’ya gidişiyle birlikte değişen hayatımızı konu alan, “Canparem Kanada’ya Uçuyor” adlı kitaplarım yayımlandı. Son olarak ülkemdeki kadın problemlerinden yola çıkarak kurguladığım, “Kadın Olma Sanatı” serisi ile yazarlık serüvenim devam etti.
Yazarlık kariyeriniz nasıl başladı?
Her ne kadar klişe bir cevap olsa da kendimi bildim bileli, elim kalem tuttuğundan beri yazıyorum. 11-12 yaşlarında kısa öyküler, şiirler, kompozisyonlar yazardım. Okulda elden ele gezerdi yazdıklarım. Kırgınlığımı, mutluluğumu, öfkemi, sevgimi hep yazarak anlatırdım. 20’li yaşlarda daha uzun soluklu hikâyeler yazmaya başladıysam da yayınlamaya cesaret edemedim. Kısmet bugünlereymiş. Şimdi ise kahramanlarımla o kadar içli dışlı oluyorum ki, bitirdiğim her kitabın ardından yakın bir arkadaşımla vedalaşıyormuşum hissine kapılıyorum. Her yeni kitapta yeni arkadaşlar ediniyorum. Bu da bana heyecan veriyor. Yazmak, tutkuyla, aşkla yaptığım bir şey.
Çok okunan ve çok ilgi gören üçleme bir esere imza attınız. Kadın Olma Sanatı: Vefa- Veda-Feda adlı kitaplarınızdan bahseder misiniz?
Adından da anlaşılacağı üzere tüm seri kadınlar ve onların yaşadığı sorunlar üzerine. Serinin her kitabında üç ayrı kadın hikâyesi var. Bu kadınlar ya babaları ya eşleri ya da yakınlarındaki bir erkek tarafından mağdur edilmiş.
Kitaplarımın her birinde tıpkı gerçek hayattaki gibi ana kahramanların dışında da mağdur edilen birçok kadın gizli. İlkinde yani Vefa’da, gerek ekonomik gerek fiziksel gerekse psikolojik şiddetin, ülkemin kadınları üzerindeki etkilerine elimden geldiğince vurgu yapmaya çalıştım. Veda’da ise kadını bir anne olarak ele aldım. Ne de olsa erkekleri doğurup büyüten, onlara gereğinden fazla ayrıcalık tanıyan, el üstünde tutan, bunu yaparken kız çocuklarını görmezden gelen yine biz kadınlar, yani annelerimiz değil mi? Ne demiş merhum Neşet Ertaş, “Kadın insandır, erkek insanoğlu.” Serinin son kitabı “Feda” ise hayatsız kadınları, yani hayat kadınlarını anlatıyor.
Yüzyıllardır görünmesin istenen, bir yandan da vitrinde sergilenen kadınlar onlar. Kadınlarımızı dişi olarak değil, kişi olarak gördüğümüzde dünyanın değişeceğine inanıyorum. Başı bağlısından fahişe olanlara kadar her kadın benim için çok önemli. Bu hepimiz için önemli olmalı. Onlar, geleceğimizi şekillendiren en önemli varlıklar bence. Ülkemizde kadına bakış açısı değişse de keşke hiç bu tür kitaplar yazılmasa.
Kadın Olma Sanatı: Vefa- Veda-Feda adlı eserlerinizi okur gözüyle yorumlar mısınız?
Özellikle bizim gibi geri kalmış toplumlarda kadınların daha çok ezildiğini, üzüldüğünü düşünüyorum ki son yıllarda ülkemizde yaşananlara bakılacak olursa, bunun bir tek benim düşüncem olmadığı aşikar. Onlar bizim kadınlarımız derken boşuna söylememişim.
Hikayelerimde yer alan kadınlar, kimi zaman eş, kimi zaman dost, kimi zaman anne veya kardeş. Okuyanlar kitaplarımda tanıştıkları karakterleri kendilerine öyle yakın hissetmiş, samimiyetime öyle inanmışlar ki, (benim de en çok istediğim şey buydu) hikayelerimdeki karakterleri gerçek sananlar oldu. Çünkü kitaplarımda anlatılanlar, yazık ki uzaktan ya da yakından tüm kadınların tanıklık ettiği, kesinlikle yabancı olmadığı duyguları gözler önüne seriyor.
Yeni çalışmalarınız nelerdir?
Şu sıralar yazmakta olduğum romanım için çok heyecanlı olduğumu söyleyebilirim. Sağlığım elverdiği sürece yazmaya devam edeceğim. İnanıyorum ki sizler de okumaya ve eleştirmeye devam edeceksiniz. Umarım kitaplarımdan biri senaryolaştırılır da hep beraber ekranlardan da izleriz.
Yeni kitaplarımdan haberdar olmak isteyen kitapseverleri, @aysegulbanusahin ve @a.banusahinkitaplari instagram sayfalarımı takip etmeye davet ediyorum. Kendimi ve kitaplarımı tanıtma fırsatı verdiğiniz için size de çok teşekkür ediyorum.
Sevgiyle kalın.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)