ŞARLATAN’I BAŞLANGIÇ’TAN SONA SOLUKSUZ OKUYACAKSINIZ
Başarılı yazar Aytuğ Tunç Deveci ile sizin için konuştuk. Cihat DÜNDAR’ın sorularını yanıtlayan Aytuğ Tunç Deveci, Başlangıç ile iddialı bir giriş yaptığı yazarlık kariyeri yeni eseri Şarlatan ile sürdüren genç yazar iki kitabı arasındaki farklılıkları anlattı. Okurun Şarlatan’da neler bulacağını dile getiren Aytuğ Tunç Deveci Şarlatan serisinin devam kitabının müjdesini verdi ve bir de itirafta bulundu. “ Hayatım boyunca karanlık ama ruhunun bir köşesinde beyazı barındıran, gri karakterleri, özellikle de kadınları hayranlıkla izlemiştim. “
Aytuğ Tunç Deveci kimdir?
İki çocuklu bir ailenin küçük çocuğuyum. On dokuz şubat bin dokuz yüz doksan dokuzda Erzurum’da doğdum. O zamanlar Sarıkamış’ta yaşıyorduk. Babamın asker olmasından kaynaklı tayinleri dolayısıyla pek çok defa şehir değiştirdik tabii. Sarıkamış’ta, Polatlı’da bulundum. Lakin en son olarak Ankara’ya geldim ve küçüklüğümden beri de buradayım. Eğitim hayatım burada başladı diyebilirim ve hâlâ da burada devam ediyor. Batı kültürüne ve yabancı dillere olan tutkumdan dolayı, sevebileceğimi düşünerek seçmiş olduğum bir bölüm olan Fransız Dili ve Edebiyatı öğrencisiyim. Dillere olan tutkumun yanı sıra, bölümümü seçmemde kitaplara ve ayrı ayrı her ülkenin edebiyatına duyduğum hayranlık da büyük bir etmendi. Sanatın neredeyse bütün dallarına ayrı ayrı hayranlık duyuyorum lakin edebiyata ve oyunculuğa olan sevgim çok başka. Bunu da gündelik hayatımın her anına yansıtarak mümkün olduğunca kendimi de o hayranı olduğum sanatın bir parçası haline getirmeye çalışıyorum. Bunu yapmadığım zamanlarda ise genelde hayatım psikoloji veya uzay adına araştırmalar yaparak geçiyor. Eğer şu anda okuduğum bölümde olmasaydım büyük ihtimal psikoloji veya astrolojiyle ilgili bir bölümde okumayı isterdim. Zaten bazen gerçekten de o bölümlerin öğrencileri kadar bu konularla uğraşırken buluyorum kendimi. Fakat en büyük tutkum ve bütün hayallerimin üzerinde olduğu şey yazmak. Yazmak kadar bana keyif veren, gerçekten kaliteli bir iş çıkardığımı düşündüğüm bir yazma seansından sonra o derece bir mutluluk veren başka hiçbir şey yok benim için bu hayatta. Ne yazdığım bazen gerçekten fark etmiyor, sadece bir şey yazmış olmak bile mutlu ediyor çoğu zaman beni, şu anda da onu yapıyorum zaten.
Başlangıç adlı kitabınız ile gördüğünüz ilgi Şarlatan isimli yeni kitabınız ile katlanarak devam ediyor. Şarlatan isimli kitabınızın yazım aşamasından söz eder misiniz?
Şarlatan’ı yazma fikri çok ani bir şekilde, hiç beklenmedik bir zamanda belirdi. Hayatım boyunca karanlık ama ruhunun bir köşesinde beyazı barındıran, gri karakterleri, özellikle de kadınları hayranlıkla izlemiştim. Şeytani kraliçeleri, bizim halkımızın söylemiyle ‘’kötü kadınları” Yaşadıkları haksızlıklar karşısında aşk ve sevgiden vazgeçerek, güçlü görünmeyi bir gard olarak kabul edip onun arkasına sığınan kadınları… Daima böyle bir karakteri yazmayı istemiş, böylesine ikonik karakterleri yazan yazarlara ise hep imrenmiştim. Malefiz, Şeytan Marka Giyer filminden Miranda Priestley, Avatar Son Hava Bükücü serisindeki Azula, Game of Thrones’dan Cersei Lannister, Pamuk Prenses ve Avcı’dan Ravenna, Once Upon a Time serisinden Regina ve daha nicesi…
En sonunda ise Resident Evil: Village adlı oyundaki Leydi Dimitrescu’yu görmemle beraber böyle bir karakteri yazmayı kafama koymuş ve oturup neler yapabileceğimi düşünmeye başlamıştım. Ve işte tam da böylesine bir zamanda, çok büyük bir sürpriz ve adeta bir armağan olarak belirdi Şarlatan kafamda. Hayatım boyunca yaratmanın hayalini kurduğum karakteri bunca zaman sonra yazabileceğimi bilmek, böyle bir karakterle tanışmak beni, kelimelerle ifade edemeyeceğim kadar mutlu ve de memnun etmişti. Tabii böylesine bir ilham gelince hiç vakit kaybetmeden yazmaya koyuldum ve bana göre ömrümün sonuna dek, ne kadar kitap yazarsam yazayım asla unutmayacağım, bende yeri her zaman ayrı kalacak olan Şeytani Kraliçe Leydi Marcilus karakteriyle çıkageldim ve ortaya Şarlatan isimli romanım çıktı.
Başlangıç ve Şarlatan arasında benzerlik ve farklılıklar var mıdır?
Aralarındaki en büyük fark, Şarlatan’ın bir aşk hikâyesine yer veriyor olması. İlk romanımda aşka hiçbir şekilde yer vermemişken Şarlatan, iki genç arasında geçmekte olan, zorlu mücadeleler karşısında dayanmaya çalışan, tabiri caizse gülümsetirken ağlatan bir aşkı konu alıyor.
Başlangıç ve Şarlatan arasındaki en büyük benzerlik ise ikisinin de distopik romanlar olması. İkisi de tür olarak distopya türüne giriyor. Bunun haricinde ikisinden de alınabilecek çok fazla derslerin olması da ortak bir özellik olarak gösterilebilir. Mesela Başlangıç’ta Dünya’nın geldiği son nokta, gündelik insan hayatının yozlaşmışlığı ve günümüzün karanlık gerçeği ele alınıyorken; Şarlatan’da ise toplumun yarattığı elde edilmesi mümkün olmayan güzellik algıları ve bunun insanlar üzerindeki olumsuz etkileri ele alınıyor. Mükemmellik algısının ne kadar zararlı ve ölümcül olabileceği gösteriliyor. Kusursuz olmaya çalışan, daha doğrusu buna zorlanan bir neslin geri dönülemez noktalara geldiği ele alınıyor. Sonuçta mükemmel insan diye bir şey yok, asla olmadı, olamaz da.
Bütün bunlar haricinde Şarlatan da yine Başlangıç’ın barındırdığı gibi gerilim ve aşırı derecede gizem saklıyor sayfalarında. Lakin hem okur hem de kitle olarak Şarlatan’ın daha fazla kitleye hitap ettiği ve muhtemelen de edeceği su götürmez bir gerçek. Çünkü korku kitabı değil bir kere, ayrıca içerisinde bulunan kan ve vahşet Başlangıç’taki kadar yoğun ve keskin değil. Neredeyse her genç çocuğun okuyabileceği türde.
Okuyucu Şarlatan’da ne bulacak?
Şarlatan kitap okumayı seven çoğu kişinin aradığı neredeyse her şeyi barındırmakta içerisinde. Yaşanan her zorluğa karşı bir şekilde sağ çıkmayı başarabilen genç, taze ve tatlı bir aşk… Samimi, içten ve sıcak, yine gençlerin oluşturduğu arkadaş grupları. Karanlık ama daha öncesinde de ifade ettiğim gibi ruhunun derin köşelerinde beyaza da sahip olan, gri ama şeytani olarak anılan bir kraliçe… Distopik, karanlık ve bir o kadar da ölümcül bir evren, dünya…
Okuyucu Şarlatan’da gerilim ve gizemin doruklardan asla düşmediği, sırlarla dolu karanlık bir evren bulacak. Mükemmel bir ütopya yaratılmaya çalışılırken, her bakımdan kusurlu olan bir distopik Dünya’nın içerisinde bulacaklar kendilerini. Okurken hem kalplerini ısıtarak içten bir şekilde gülümsetecek, yeri geldiğinde ise belki de hıçkırarak ağlattıracak, genç, taze ve tatlı bir aşkı keşfedecekler. Gizemin ve keşfedilmek üzere beklenen sırların asla azalmadığı, tam tersi her sayfada gerilimin ve olayların doruk noktasına ulaştığı satırlarda, bir sonraki bölümü okuyabilmek için merak içerisinde kalacaklar.
Genç karakterlerin oluşturduğu arkadaş canlısı, samimi, içten ve sıcacık gruplarda kendilerini, arkadaşlarını ve hatta hayatlarını görebilecekler.
Yeni çalışmalarınız nelerdir?
Çok yakında Şarlatan’ın devam kitabı olan ‘’Düzenbaz’’ı yazmaya hazırlanıyor olacağım. Evet, bunu da buradan ilk defa duyurmuş olayım. Şarlatan üç kitaplık bir seri olacak ve ikinci kitabının ismi ise ‘’Düzenbaz’’. Bunun haricinde yaza doğru, Şarlatan’dan ve ilk kitabım olan Başlangıç’tan bağımsız, fantastik bir genç kurguyu Wattpad platformunda yayınlamaya başlayacağım.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)