MUSA AKKAYA MANC EVRENİ İLE OKURU KENDİNİ EVRENİNE GÖTÜRÜYOR
Sevilen yazar Musa Akkaya ile sizin için konuştuk. Cihat DÜNDAR’ın sorularını yanıtlayan Musa Akkaya M.A.N.C Evreni adlı kitabı üzerine değerlendirmelerde bulundu. İyi bir okur olmanın katkısıyla yazım hayatını sürdürdüğünü öğrendiğimiz Akkaya kitabı üzerine merak edilenleri yanıtladı. Kitabının vermek istediği mesajı aktaran Akkaya, M.A.N.C Evreni’nin devam kitabının müjdesini verdi ve bir itirafta bulundu. “ Bizim oralarda insanların duygu ve düşünce evreni daha doğarken yok edilmiş, tekelleştirilmiştir.”
Öncelikle sizi tanımak isteriz. Musa Akkaya kimdir?
17 Şubat 1995 yılında Adana’nın Kiremithane mahallesinde doğdum. Eğitim hayatımı Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi’nde Türkçe Öğretmenliği bölümünü tamamlayarak sonlandırdım. Bu yıllarda dil üzerine çeşitli araştırmalar yaptım. Yine Türk edebiyatı ve Dünya edebiyatını da bu yıllarda yakından inceleme fırsatı buldum. Aslında kitaplara olan ilgim çocukluk dönemimde başlasa da bu ilgim üniversite yıllarında belirginleşti. En nihayetinde duygu ve düşüncelerimi yazıya aktarma fikrini de bu yıllarda benimsedim. M.A.N.C. Evreni adlı romanımda emeklerimin meyvesi olarak yakın süreçte tüm raflarda yerini almayı başardı.
Yazarlık hayatınız nasıl başladı? Size öncülük eden bir isim var mı?
Bana göre düşünen ve sorgulayan her insanın paylaşmak istediği çokça duygu ve düşünceleri vardır. Benim de duygu ve düşünce evrenim her daim kıpır kıpırdı. Yalnızca duygularımı ve düşüncelerimi yazıya dökeceğim bir kıvılcım gerekiyordu. Şunu rahatlıkla dile getirebilirim ki Friedrich Nietzsche’nin kalemiyle tanışmam, hayatımda bir dönüm noktası oldu. Bu andan itibaren okumalarımı sıkılaştırdım ve fikir hayatımı yeniden törpüledim.
Böylece yaklaşık iki yıllık bir süreç içinde, zihnimde herkesten ve her şeyden bağımsız bir duygu ve düşünce evreni yaratabilmiştim. Şunu da belirtmeliyim ki maalesef içinde bulunduğum çevre, bırakın yazarlığa, okumaya dahi teşvik etmemişti beni. Çünkü bizim oralarda insanların duygu ve düşünce evreni daha doğarken yok edilmiş, tekelleştirilmiştir. Sokaklar uyuşturucu satıcıları, mafya dizilerini örnek alan gençler, çocuklarını sokağa teslim eden ailelerle doludur. Böylesi yerlerde kişi ancak kitapların deryasına demir atarak bir şeyler başarabilirdi, sanırım ben de bunu yaptım. Ancak yine de başarılı olup olmadığımı zaman gösterecektir. Fakat ben başarıyla değil, mutlulukla ilgileniyorum. Çünkü bana göre başarı insanı mutlu etmez, yalnızca kişide toplumsal bir değer yargısı oluşturur.
Yazarken nelerden etkilenirsiniz?
Bir yazar her şeyden önce iyi bir okur olmalıdır. Çünkü iyi bir okurun yelpazesi geniştir ve birden fazla penceresi vardır. Ben başlangıçta yakın çevremde gördüğüm insanların yaşadıkları acılardan, ülkemizdeki adaletsizlik gibi durumlardan oldukça etkilenmiş ve ilk olarak da bu tür sorunlarla ilgilenmiştim. Ancak gerek yaşımın ilerlemesi gerekse bilgi dağarcığımın genişlemesiyle algılarımı bütünüyle insanın kimlik arayışına odakladım. Evrenin muazzam ihtişamında yalnız kalan insanın varoluşsal problemleri üzerine yoğunlaştım. Böylece beni etkileyen birçok olayın içinde buldum kendimi. Artık ilgi alanım bütünüyle doğa ve doğanın içinde varlık sancısı çeken insan oldu, diyebilirim.
Manc Evreni isimli eserinizden bahseder misiniz?
M.A.N.C. Evreni adlı kitabım, Türkiye’de roman alanında bir çığır açabilir diye düşünüyorum. Çünkü oldukça İlginç bir tür oldu. Gelin, bu ilginç türü beraber inceleyelim. Öncelikle, M.A.N.C. ifadesinin açılımı Marjinal Anti Nasyonal Cemiyet anlamına gelmektedir. Bu Cemiyet az sonra kitabımın özet kısmında geçecek üst meclisi sembolize etmektedir.
Gözlerini ummadığı bir yerde açan başkarakterim Axel, tanımadığı dört gizemli varlıkla birlikte kendi hikâyesine yolculuk yapar. Fakat bu yolculuk sıradan bir yolculuk değildir. 2975 yılında geçen bu hikâye, evrenin çeşitli yerlerinde yaşamsal forma sahip gezegenlerin keşfedilmiş olduğunu bildirmektedir. Bu gezegenlere yaşamın kutsallığını benimsetmek isteyen bir meclis ve bu meclisin kurallarını yıkmak isteyen faşist bir grup karşı karşıyadır. Bu karşıt tutum evrensel bir savaşın ayak seslerinin yankısını hissettirmektedir. Axel ise Dünya gezegeninde geçmişe doğru çeşitli yolculuklar yaparak bu gezegenin tarihsel ilerleyişinde Vincent Van Gogh, Mustafa Kemal Atatürk, Stefan Zweig ve Adolf Hitler gibi isimlerle karşılaşır. Bu ilerleyiş sırasında İkinci Dünya Savaşı’nda anne ve babasını yitiren bir çocukla da tanışır. Axel, Dünya gezegeninde savaşların enkazında kalan bu çocuğu kendi gezegenine götürerek hem üst meclisin kurallarını çiğner hem de çeşitli aksiyonel ve trajik olayların önünü açmış olur.
Elbette kitap ne kuru bir felsefe kitabı ne de tek bir olay örgüsünden ibarettir. Kitapta aşk, nefret, öfke gibi belirgin temalar üzerine inşa edilen birden fazla olay örgüsü okuru içine çekmekle birlikte, okurda merak arzusunu da kitabın başından sonuna değin diri tutmaktadır.
Manc Evreni isimli eserinizin ismi nerden geliyor?
Egolar adlı faşist bir gruba karşı marjinal, yani aykırı bir duruşla ortaya çıkan üst meclis, aslında Adolf Hitler ve Hitler gibilerin insanlığı tekilleştirme çabalarına karşı çıkmıştır. Bu meclis Nasyonalizm denilen ve sonucu milyonlarca insanın ölümüne sebebiyet veren bir ideolojiye karşı Anti Nasyonal olarak ortaya çıkmıştır ve kitap, Marjinal Anti Nasyonal Cemiyet (M.A.N.C.) Evreni adını buradan almıştır.
Manc Evreni isimli kitabınızı okur gözüyle yorumlar mısınız?
Aslında bu hiç de kolay değildir. Çünkü kitabı hangi tür okur gözüyle inceleyeceğim de ayrı bir problem alanıdır. Örneğin, bir entelektüel gözüyle mi yoksa sıradan bir okur gözüyle mi? Aslında her iki açıdan bakıldığında da kitabın basit olmadığı yargısı ortaya çıkabilir. Çünkü kitap geriye dönüş tekniğiyle yazılmasının yanı sıra hem tiyatral ve aksiyonel sahneleri olan hem de derin sorgulamalarıyla okuru bir labirentin içine bırakan bir yapıya sahip. Fakat bu labirentin içinde bile olaylar öylesine akışkan ki okur kendisini bir anda çıkış kapısında bulabiliyor.
Manc Evreni isimli kitabınızın vermek istediği mesaj nedir?
Kitabımın mesajı oldukça nettir. Yaşamak ve yaşatmak için bir sebep bulmalıdır insan. Ve bu sebep de yalnızca insanı insan yapan sevgiden ibarettir. İşte, insanlık ancak sevgiyle var olabilir ve ancak sevgiyle bir medeniyet inşa edebilir.
Yeni çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Şu an için bir çalışmam yok. Ancak M.A.N.C. Evreni’nin ikinci serisiyle karşınıza çıkabilirim.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)