HAKİKAT ARAYICISI MAH-I DEVRAN KİTABIYLA AKLINIZA KAZINACAK
Genç yazar Ahmet Emir Özdemir ile sizin için konuştuk. Cihat DÜNDAR’ın sorularını yanıtlayan Ahmet Emir Özdemir, Mah-ı Devran isimli kitabı üzerine değerlendirmelerde bulundu. Yazarken kültürden, psikolojiden ve insandan ilham aldığını öğrendiğimiz Ahmet Emir Özdemir tarih ve coğrafya tutkusunun yazarlık hayatına sunduğu katkıları da anlattı. Kitabının vermek istediği mesajı aktaran Ahmet Emir Özdemir yeni çalışmalarından söz etti ve bir itirafta bulundu. “ Kendimi bir gizem araştırmacısı ve hakikat arayıcısı olarak tanımlıyorum.”
Öncelikle sizi tanımak isteriz. Ahmet Emir Özdemir kimdir?
Efendim ben 1996 yılında Bursa’da dünyaya geldim. Çocukluğumun bir kısmını Çekirge semtinde geçirdikten sonra rahmetli dedemin isteği üzerine köyümüz olan Ağaköy’e taşındık. Dolayısıyla küçük yaşlarda hem şehir hem de köy yaşantısını tecrübe etme imkânım oldu. Köyde büyümenin avantajlarını sonuna kadar değerlendirdiğimi düşünüyorum. Doğayı tanımak, zorluklar karşısında pratik çözümler bulmak ve insan ilişkileri açısından çok erken yaşlarda ciddi bir seviye yakaladığımı söyleyebilirim. Tabii bununla birlikte gözlem yeteneğim de gelişmiş oldu.
Lise yıllarımdayken aileden gelen genetik bir eğilim neticesinde siyaset ve tarihe alaka duymaya başladım. Okuma ve araştırma çabalarım da buna paralel olarak tezahür etti. Özellikle babamın bu konuda telkinleri ve desteği önem arz eder. Ben siyaset bilimi okumayı düşünürken babamın tavsiyesi üzerine tarih bölümüne girdim. Esasen çocukluğumdan beri arzuladığım meslek subaylıktı fakat ailevi sebeplerden ötürü şehir dışına çıkmam mümkün olmadığı için bu arzum gerçekleşmedi. Kendi şehrimde bulunan Uludağ Üniversitesi Tarih Bölümünü ikincilikle kazandım. Her ne kadar subay olmayı arzulamış olsam da en iyi olduğum dersler tarih ve coğrafya idi. Bu yüzden tarih okumaktan yana hiçbir zorluğum yahut pişmanlığım olmadı. Tabii baba tarafım asker kökenli bir aile ama bu silsile babamların kuşakta kesilmiş. Amcam ve babam gençlik yıllarında ve daha sonrasında da siyasetle çok haşır neşir olmakla birlikte yaşamlarını iş dünyasında şekillendirmişler. Bu noktadan baktığımızda kökenlerime pek de aykırı olmayan bir çizgide yürüdüğüm gözlemlenebilir.
Yazarlık hayatınız nasıl başladı? Size öncülük eden bir isim var mı?
Sadece yazma fiili açısından bakarsak 2011 yılında şiir ve bir iki cümlelik veya bir paragraf boyutunda kısa edebî denemeler yazmamla başladı yazarlık sürecim. Daha sonrasında 2015 yılında ilk kez kendim bir blog sayfası açarak yazılarımı internet ortamında yayınlamaya başladım. Bu blog sayfasındaki yazılarım tarih ve siyaset alanındaydı. Hiç unutmuyorum, 2015’in ocak ayında yayınladığım ilk yazımı, Cemil Meriç’in Bu Ülke kitabını okuduktan sonra kaleme almıştım. Fakat erken yaşlarda kitaplarıyla içli dışlı olduğum ve özellikle üslup açısından etkilendiğim yazar Necip Fazıl’dı. Ayrıca Amin Maalouf ve Peyami Sefa da en sevdiğim ve etkilendiğim yazarlar arasında yer alır. İlk matbu dergi tecrübemi 2019 yılında Yenisey dergisinde yaşadım. Arkadaşlarımızla sadece ilk sayısını çıkarabildiğimiz bu derginin yazı işleri müdürüydüm aynı zamanda. Akamete uğrayan dergi sürecinden sonra ben yeniden bir blog sayfası açarak internet ortamında müstakil olarak yazmaya devam ettim. Sonrasında bir yıl süreyle Kara Yılkı dergisinde bulundum. Betik Sanat ve Kaldırım dergilerinde de şiirlerim yayımlandı. En son Yenisey Kültür dergisinde yazıp aynı zamanda derginin editörlüğünü yaptım.
Yazarken nelerden etkilenirsiniz?
Öncelikle kendi alanım olan tarih benim için sonu olmayan bir malzeme hazinesi. Fakat ben sadece tarihten değil edebiyattan, kültürden, psikolojiden, toplumdan ve insandan da ilham alıyorum. Ama hepsinin ötesinde ben kendimi bir gizem araştırmacısı ve hakikat arayıcısı olarak tanımlıyorum. Kendimi bildim bileli gizemli olan her şey beni fevkalade cezbetmiştir. Ki 2013 yılından beridir de mistik, ezoterik ve okültist konular üzerinde araştırmalar yürütüyorum. Bu hususta benim yelpazem oldukça geniş zira astrolojik gizemlerden deniz altındaki sırlara ve karanlık oluşumlardan derin devlet yapılanmalarına kadar uzanan konularda çalışmalar yürütüyorum.
Mah-ı Devran isimli eserinizden bahseder misiniz?
Mah-ı Devran aslında sürpriz bir kitaptır. Çünkü benim kafamda çok başka kitap projeleri varken 2021 yılının şubat ayında meydana gelen birtakım olaylar beni bu kitabı yazmaya sevk etmiştir. 5 Şubat 2021 tarihinde Göbeklitepe’de üzerinde “Gökyüzüne bak, Ay’ı gör” yazılı bir monolitin belirmesi, aynı gün içerisinde Türkiye Uzay Ajansı’nın 9 Şubat 2021’i işaret eden bir video yayınlaması ve 9 Şubat 2021 tarihinde de Sayın Cumhurbaşkanı’mızın Millî Uzay Programı’nı açıklaması bu kitabın meydana gelmesinde tetikleyici rol oynamıştır.
Kitabı roman olarak kaleme aldım. Bu romanda güzel bir kurgu yer alıyor. Maceranın ve fantastik-bilimsel unsurların yer aldığı kurguyla birlikte mistik ve ezoterik bilgiler de birbirleriyle bağlantıları kurulmak suretiyle okurlara sunulmuş durumda. Bu bilgilerle ilgili olarak konu başlıklarını şu şekilde sıralayabiliriz: İlluminati, İslâm’da İlluminati’ye dair uyarılar ve mesajlar, Hıristiyanlıktaki pagan ve İlluminati sembolleri, Moon Tarikatı, Dinler Arası Diyalog, Barnabas İncili, Ay ve gezegenlerle ilgili gizemli bilgiler, 2023 yılının astrolojik ve mistik gizemleri…
Kurgu kısmında ise Ay’ın içerisinde mevcut bulunan bir sırrın koruyucusu olan Dergâh ile bu sırrın peşinde olan Tapınak oluşumlarının sır taşıyıcısı üzerinde yoğunlaşan mücadelesi söz konusu. İki ana bölümden oluşan romanda kurgu bir zaman sarmalı içerisinde ilerliyor. Hem hikâyenin kendi zamanında ileri geri giden bir zaman anlayışı hem de tarihsel dönemlere uzanan geçişler mevcut. Bu yönüyle Mah-ı Devran’ın okurların zihninde kalıcı etkiler bırakacağına inanıyorum.
Mah-ı Devran adlı eserinizin ismi nereden geliyor?
Mah-ı Devran ismi Farsça’da Ay anlamına gelen “mah” ile Arapça’da “dünya, kader, zaman, çağ” anlamlarını taşıyan devran kelimelerinden oluşmuş bir tamlama. Kitabın hikâyesi ve konular Ay üzerinde yoğunlaşıyor. Bu sebeple “Zamanın Ay’ı” anlamına gelen Mah-ı Devran tamlamasını kitabın ismi olarak tercih ettim. Tabii buradaki esas vurgu 2023 yılında meydana gelecek olan iki Ay tutulmasına yöneliktir. Kitapta detaylarıyla aktardığım üzere bu tutulmalar ve 2023 yılı ülkemiz ve dünyamız için çok büyük ve mistik bir önemi haiz. Bu önemin daha net anlaşılması için böyle bir ismin münasip olacağını düşündüm.
Mah-ı Devran isimli eserinizi okur gözüyle yorumlar mısınız?
Mah-ı Devran daha ilk paragrafında okuyucuyu kendine çeken bir roman. Özellikle mekânların tasviri ve karakterlerin psikolojik tahlilleri çok gerçekçi olmakla beraber edebî olarak da farklı bir lezzet sunuyor. Hikâyenin haricinde, anlatılan konuların birbirleriyle bağlantıları çok uyumlu ve ancak dikkatle incelendiğinde fark edilebilen önemli detaylar mevcut. Tabii benim kitabın yazarı olarak objektif bir değerlendirmede bulunmam çok mümkün değil. Bu sebeple burada ifade ettiğim cümleler aslında yakın çevremde bu kitabı okumuş insanların düşüncelerinin derlenmiş bir hali.
Mah-ı Devran adlı kitabınızın vermek istediği mesaj nedir?
Gizemli konuların yoğun olarak işlendiği bu roman öncelikle olayların ve olguların görünenden çok farklı olabileceğini, hakikatlerin çoğu zaman flu örtüler altında saklı olduğunu ve gerçeğe ulaşmada alışılmışın dışında yollar izlememizin önemli olduğunu ifade ediyor. Bununla birlikte bizim millet olarak tarihimize, bugünümüze ve geleceğimize yine farklı pencerelerden bakmamızın ne kadar önemli olduğunu da vurguluyor. Konu itibariyle insan olarak esas düşmanımızın kim olduğu ve bunu nasıl algılamamız gerektiği de romanın ana hatlarından birini teşkil ediyor.
Yeni çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Aslına bakacak olursak birçok konu üzerinde çalışmalarım var. Her bir araştırma dosyamla ilgili veri topluyorum. Kitap olarak roman türünde yazmak istediğim konular olduğu gibi araştırma eseri olarak da üzerinde çalıştığım meseleler var. Şu sıralar ise araştırma eseri olarak kaleme almayı planladığım bir kitapta Türk derin devlet anlayışının ne olduğunu, tarihteki ve günümüzdeki yansımalarını, toplumumuzdaki derin devlet algılarını ve Türk derin devlet felsefesini işlemeyi planlıyorum.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)