Son Dakika Haberler

BAŞARILI, ALTIN KALPLİ, ALTIN MELEK ÖDÜLLÜ ve AZİMLİ

BAŞARILI, ALTIN KALPLİ, ALTIN MELEK ÖDÜLLÜ ve AZİMLİ
Okunma : 136 views Yorum Yap

BAŞARILI, ALTIN KALPLİ, ALTIN MELEK ÖDÜLLÜ ve AZİMLİ

Altın Melek Ödüllü Aile Danışmanı ve Kişisel Gelişim Uzmanı Dünya Akkoyun kendisi ve başarılı çalışma sistemi ile ilgili merak edilenleri anlattı. EFT, EMDR, NLP ve Bilinçaltına kadar bir çok alanda hizmet veren ve binlerce danışanın sorularına kalıcı çözümler bulan Dünya Akkoyun mesleki bilgi birikimini takipçileri ve okurlarımız için paylaştı. Altın Melek Ödüllü Dünya Akkoyun başarısının sırrını da söyledi. Tüm merak edilenler keyifli sohbetimizde.

Öncelikle sizi tanımak isteriz. Dünya Akkoyun kimdir?

Dünya Akkoyun Sosyolog, Aile Danışmanı ve aynı zamanda Kişisel Gelişim Uzmanı. İstanbul’da ikamet eden iki çocuk annesi. Hep ilgisini çeken psikoloji bölümüne ağırlık veriyordu çünkü insanların iç dünyasını tanıdıkça dış dünyanın anlam kazanacağını düşünürdü. Şu anda Türkiye’de pek danışana yardımcı oluyor. İngilizce ve Arapça bildiği için yurtdışındaki danışanları da onu tercih ediyor. Şirket ve kurumlara da danışmanlık yaparken yoğun bir temponun üzerinden başarıyla kalkıyor.

Sosyolog ve Aile Danışmanı olarak hizmet veriyorsunuz. Sizi bu mesleğe yönlendiren nedir?

MESLEKİ AÇIDAN DOĞRU YERDEYİM

Bireyin toplum içerisindeki önemini araştırırdım. Bireyin kendi içindeki anlamını hep merak ederdim. O yüzden eğitimimi profesyonel isimlerden aldım ve kendimi sürekli geliştirmeye çalıştım. Bu mesleği seçmemin bir özel sebebi de oğlum. Küçük oğlumun özel olması da büyük bir etkendi. Ben kuantum düşünce yönetme ile kendime bir düşünce sistemi oluşturdum.

Biz enerjiden oluşuyoruz ve o enerjiyi hangi duyguyla beslersek hayatta bize ona göre yön veriyor. İnancımı hiç kaybetmedim ve baktım ki yürüyemez dedikleri oğlum yürümeye başladı. Oğlumun sağlık sorunu sebebiyle sosyal hayatımın bittiğini söyleyenler bile Türkiye ve yurtdışında bulunuyor olmamı izliyorlar. Hatta onlar da danışanım oldular. Tedavi sürecinde mutsuz aileleri gördüm ve ben onlar gibi olmayacağım dedim. Çünkü “ Bunlar neden benim başıma geldi!” diye değil de “ Bundan ne öğrenebilirim?” şeklinde bakarsak güzel şeyler elde edebiliriz. Bakış açımız bu evrede önemli. İnsanlar ve özel çocuklara hayatın gerçekten yaşanabilir olduğunu anlatabilmek için yola çıktım. Şu anda mesleki açıdan doğru yerde olduğumu düşünüyorum.

SOSYAL HAYATIMIN BİTECEĞİNİ SÖYLEYENLER OLUYORDU

Sosyolog olarak meslek gereği hep bireyin toplum içinde uyumunu ve yerini oluşturan ekonomik, siyasal, psikolojik faktörleri inceleyip hipotezler oluşturuyorsunuz. Ama hep bir şey gözden kaçıyordu. Bana göre bireyin kendisi ile uyumu nasıl olmalıydı? Bu düşünceyle psikoloji bölümünü okumaya basladim.

İkinci bir etkende serebral palsi ve otizm hastası oğlum diyebilirim. Aynı zamanda özel eğitim öğretmeni olduğum için otizm hastalığının tam olarak nedeninin bulunamadığını biliyorum. Yürüyemez, yasayamaz onunla birlikte senin de sağlığın, sosyal yaşantın bitecek diyen insanlar oldu.

Ben bunları duyduğumda elbette çok üzüldüm. Ama pes etmedim. Alman tıbbı olarak da bilinen hastalıkların duygusal sebepleri üzerine eğitimler aldım. Bedende sıkışıp kalmış bir çok duygularımızın fiziksel bedene hastalık olarak yansıdığını gördüm. Örneğin İbni Sina’nın da yüzyıllar önce söylediği gibi “ Öfke karaciğeri, keder akciğeri, üzüntü mideyi, stres kalp ve beyni, korku ise böbrekleri yorar. Bunlar vücutta artınca ve sürekliyse organ hasta olur.”

BENİM GİBİ DÜŞÜNEN DOKTORLAR VARDI ONLARA ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM

Daha sonra şunu gördüm; ben moral olarak iyi olduğum zaman çocuğumun hastalığında da olumlu gelişmeler oluyordu. Bunun için duygularımı ve düşüncelerimi pozitif yönde yönetmeyi öğrendim. Çocuğumu umutsuz vaka olarak gören doktorların dışında ilmi ve merhameti ile yanımızda olan çok önemli iki isim oldu. Buradan Prof.Dr Seyhan Alkan ve Prof. Dr. Serdar Dağ’a da teşekkür ederim. Çünkü bu doktorlar da benim gibi düşünüyorlardı. Evet, tedavide vücudun kimyası çok önemli ama en önemlisi hastalara ruh, beden ve zihin bütünlüğü içerisinde bakıp iyileşmelerine vesile olabilmek.

Danışanlarınızın en çok destek aldığı konu nedir?

EVLENMEYİ DÜŞÜNEN ÇİFTLER EVLİLİK KAVRAMINI ÖĞRENMEK İÇİN DESTEK ALSIN

Bireysel başvuruların başlıca sebepleri korku, panik atak, anksiyete, takıntılar, bağımlılıklar diyebilirim. Çiftler ise uyum süreci, ilettim problemleri için başvuruyorlar. Aile danışmanı olarak şu sistemi aşılamak istiyorum. Genelde Aile Danışmanlarına hep evli çiftler geliyor. Ama bence evliliği düşünen bireylerin gelip evlilik kavramı hakkında bilgi almaları gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca en çok vakalar EMDR yöntemi ile destek verdiğim bireyler. Bunların sorunu da taciz gibi unutulmayan travmalar, ayrıldıkları kişiye karşı hissettikleri duyguları yok etmek isteyenler oluyor. Öfke kontrolü de çok başvurulan bir konu. Şöyle bir konu da var değinmek istediğim; aynı zamanda uluslararası profesyonel yaşam koçluğu hizmeti de veriyorum. Kişisel gelişim alanında regresyon, hipnoz, kuantum düşünce tekniği, biyoenerji ve daha bir çok alanda uzman olduğum için insanların kendi potansiyellerini keşfetmelerini sağlayıp belirledikleri hedefe ulaşmaları için yardımcı oluyorum. Bu teknikler başarıya ulaşmalarında onlara yol arkadaşı oluyor.

Danışan sorunları sizi etkiler mi?

DANIŞANLARIMIN HAYATI İYİYE GİDİNCE ÇOK MUTLU OLUYORUM

Seans sırasında meslek gereği objektif olmam gerektiği için ve de yılların verdiği tecrübeden dolayı olumsuz etkilenmiyorum. Fakat her danışandan sonra oturup, bu sorunlar benim başıma gelse ne yapardım, bundan ne derse çıkarırdım, diye düşünüyorum. Gerçekten bu bana çok iyi geliyor. Etkilenmek konusunda şu oluyor; yaptığımız seanslardan sonra onların ruh hallerinin ve hayatlarının düzeldiği haberini alınca mutlu oluyorum. Çünkü şuna inanıyorum; bütünün hayrına katkıda bulunmak kişinin hayrına oluyor.

Psikolojik sorunlar için ne tür tedavi yöntemlerini kullanıyorsunuz?

Açıkçası Batı’nın analitik yaklaşımı ve Doğu’nun enerji sistemi üzerine kurulu ruh sağlığı sistemlerini kullanıyorum. Burada bir çok tekniği harmanlıyorum. Her bireyin ruh dünyasının özel olduğuna inanıyorum. Bu nedenle tüm dünyada uygulanan ve çok başarılı sonuçlar alınan, takıntı, bağımlılık ve yas sonlandırma gibi sorunlarda kullanılan EFT ( Duygulardan Özgürleşme Tekniği ) yöntemini kullanıyorum. Buna biz iğnesiz akupunktur da diyebiliyoruz. Kişi tamamen kendi parmak uçlarıyla vücudunun belirli bölgelerine vuruşlar yaparak senelerdir var olan travmalarını vücudundan atarak yeni duygular yükleyebiliyor.

HER HASTALIĞIN DUYGUSAL BİR NEDENİ VARDIR

Yine en çok danışanlarımın tercih ettiği, benim de kullandığım EMDR yöntemi. Muhteşem bir yöntem. Resmen beyne format atılıyor diyebiliriz. Burada unutulamayan, rahatsızlık veren duygu, düşünce ve olaylardan tamamen duyarsızlaştırılıyor kişi. Artık eskisi gibi o olayı hatırladıkça öfke, nefret, kin gibi olumsuz, yıpratıcı duygulardan arınıyor. Yöntemin şöyle güzel bir yanı var. Kişi olumsuz duygulardan arınıp olmak istediği duygu durumuna geçiş yapabiliyor, bu nedenle bunu çok kullanıyorum. Yine bilinçaltı analizleri ile kişinin gerçekte sorun olarak kabul ettiği şeylerin bilinçaltı analizleri ile asıl kaynağının ne olduğunu bulabiliyoruz. Travmaların ana nedenlerini bulabiliyoruz. İlişkilerde bunu çok kullanıyoruz. Çünkü bilinçaltı analizleri ile kişilerin arasındaki sevginin derecesi hatta birbirlerini aldatıp aldatmadıkları bile görülebiliyor. Bir çok hastalığın şifası da bu bilinçaltı sistemi ile yapılabiliyor. Bunu en çok kullanmamın nedeni psikolojinin babası olan sayılan Sigmund Freud’un bulduğu bu bilinçaltı kavramına olan sempatimdi. Bunun üzerine senelerce çalıştım. Şu anda Alman tıbbı olarak geçiyor ve Türkiye’de de yavaş yavaş yayılıyor. Her hastalığın duygusal bir nedeni olduğu düşünülüyor, bunu ben de bir çok danışanımda görüyorum. O duygulardan özgürleştiğimiz zaman enerji sistemimiz temizlendiği için organlara verilen hasarda minimuma iniyor. Böylelikle kişi daha sağlıklı düşünüyor ve fiziksel olarak hayatını konforlu geçiriyor. Biyoenerjiyi de çok kullanıyorum. Çünkü enerji olayında zaman ve mekân kavramı yok. Oturduğumuz yerden dünyanın öbür ucundaki kişinin bedenine biyoenerji yapabiliyorum. Zayıflama yönetimde de EFT yöntemini kullanıyorum.

İlişkilerde en çok sizin desteğiniz alınan konu nedir?

Çiftler en çok birbirlerini anlamamaktan şikayet ediyorlar. Bunun farkında olmaları güzel. İlişkiyi yürütme çabalarının olması, bunun için destek almak istemeleri bana umut veriyor. O nedenle kişilik analizi yaparak çiftlerin yeniden bir araya gelmesi için elimden geleni yapıyorum. Bir sosyolog olarak konuşmak gerekirse Türkiye’de ilişkilerde yaşanan sorunların ana sebebi değersizlik duygusu. İnsanlar sevilmediklerini düşünüyorlar. Bu da iletişim dilinin yanlış olmasından kaynaklanıyor. İletişim temsil sistemlerini bularak onları bilgilendiriyorum.

KADINLAR SEVİLDİĞİNİ DUYMAK İSTİYOR

Bir örnek verecek olursam benden Aile Danışmanlığı konusunda seans bir çift vardı . Kadın, kocasının ilgisizliğinden şikayet ediyordu. Bir örnek vermelerini istedim. Kadın doğum gününde eşinin kendisine hiçbir şey demediğini söyledi. Eşine sorduğumda ise eşi ona en sevdiği çiçeği ve takıları sipariş ettim dedi. Kadına bunu söylediğimde “ Evet bunları aldı ama beni sevdiğini söylemedi” dedi. Burada aslında çift birbirini seviyor ama ikisinin de temsil sistemi farklı. Kadın işitsel; işitsellik dünya kadınının %70’inde var. Yaptığımız eyleme değil söze bakıyor kadınlar. Erkekler ise görseldir. Sözle ifade etmekten hoşlanmazlar. Sonuç odaklıdırlar. Bu temsilci farklılığından dolayı neredeyse evlilikleri bitme noktasına gelmişti. Her ikisini de neler yapılması gerektiği konusunda bilgilendirdim. Şu an ilişkileri çok güzel bir şekilde devam ediyor ve ben de böyle mutlu sonuçlar alınca çok seviniyorum.

Yine son zamanlarda cinsiyet değişikliği konusunda artan başvurular oluyor. Cinsiyet değişimine karar veren insanların ve ailelerinin topluma uyum sürecinde korku ve kaygıları oluyor. Bu konuda korkularını yenmek için terapi alabiliyorlar. Yeni yaşamlarına adapte olabilmek için koçluk hizmetlerinden de yararlanıyorlar. Bir de ülkemiz ve dünya genelinde özellikle boşanma süreçlerinde çocukların en az şekilde etkilenmesi için aileler başvuruyor ve destek oluyoruz.

Yurtdışında da klinik psikoloji üzerine yüksek lisans yapıyorsunuz ve aynı zamanda yoğun bir randevu listeniz var. Bu tempoya nasıl ayak uyduruyorsunuz?

Ben kendi iç dünyamı tanıdıktan sonra, kendi yeteneklerimi ve hayattan ne istediğimi belirledikten sonra bu yola çıktım. Getirilerini de biliyordum. Bu nedenle başarılı olduğumu, insanların yüreklerine dokunduğumu gördüğüm zaman yorgunluğum geçiyor.

İŞİMİ ÇOK SEVDİĞİM İÇİN YOĞUNLUK BENİ YORMUYOR, KENDİMİ İHMAL ETMİYORUM

Pandeminin getirdiği zorluklar olduğu gibi güzel kolaylıklarda oldu. İş hayatımızı internet üzerinden yaparak şehir dışındaki danışanlarıma hizmet verebildim ve zamandan tasarruf ettim.

Bir de şöyle bir şey var, aldığım eğitimlerden dolayı zaman ve stres yönetimini çok iyi bildiğim için her şeyi yerinde ve zamanında ayarlayıp kendime vakitte ayırabiliyorum. Bu da bana işimi çok sevdiğimi gösteriyor. Hatta işime aşığım.

Altın Melek’te Yılın En İyi Uluslararası Aile Danışmanı ve Kişisel Gelişim Uzmanı ödülünü aldınız. Bu başarınızı neye borçlusunuz?

ALTIN MELEK ÖDÜLÜ BAŞARIMIN BİR GÖSTERGESİ

 

Ben bu ödülü oğluma borçluyum. Çünkü o benim hayatımdaki en büyük öğretmenim oldu. Gerçekten baş edilemez dediğim sorunlar karşısında dimdik ayakta durmayı ve inanmayı öğretti. Sorunlar ile baş edebilmek için kendini geliştirmek ve başkalarının da hayatına dokunarak mutluluğu bulabileceğimi öğretti. Bu ödülü almamda danışan ve öğrencilerimin de katkısı çoktur. Altın Melek ödülü almam kendimi işime adadığımın ve severek yaptığımın bir göstergesidir.

Yeni çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

Altın Melek ödülü almak insana gurur ve mutluluk ile birlikte sorumluluk da veriyor. Çünkü yılın en başarılısı seçildiğiniz için sürekli o başarının üzerine bir şeyler koymanız gerekiyor. Ben bunun samimiyetle yapılan işlerde var olduğuna inanıyorum. Bunun için yine kişisel gelişimin faydalarını anlatmak, insanların iç dünyasını bulmasını sağlamak ve günlük sorunlarını tek başına çözüme ulaştırmayı öğretmek için yoğun şekilde eğitim ve seminerlerime devam ediyorum. Aynı zamanda ödül gecesi televizyon geçmişimden dolayı gelen sunuculuk tekliflerini de değerlendirmeyi düşünüyorum.

Okurlarımıza neler söylemek istersiniz?

Kendilerini her halleri ile kabul edip sevsinler. Çünkü sevgi enerjisi en büyük şifa kaynağıdır. Kişi kendini değiştirince dünyası da istedi gibi değişir. Ayrıca başlarına bir sorun geldiği zaman o sorunu karşılarında bir insan varmış gibi görüp onunla konuşmayı öğrensinler. Bu durumun onlara ne anlatmak istediğini, çözümü ise yine kendi içlerinde bulacaklarına inansınlar.